Tıp Bayramı dolayısıyla Ayna Kültür, Sanat Derneği’nin Çarşamba Sohbetlerinin bu haftaki konuğu olan İç Hastalıkları uzmanı Dr. Ender Çolakoğlu Hekimler haklarını aradıklarını ve bu amaçla çeşitli zamanlarda tam örgütlü olmasa da greve gittiklerini söyledi.
Hekimlerin ülkedeki sorunlarını üç başlık altında toplamak gerektiğini ifade eden Dr. Ender Çolakoğlu “Birincisi; özlük haklarını istiyorlar. Özlük haklarında, eğitimlerine, meslek yaşamına uygun olmayan koşulların düzeltilmesini istiyorlar. İkincisi Türkiye’ye özgü bir durum, hakikaten mesleklerini icra ederken şiddete maruz kalıyorlar. Maalesef ülkenin her alanında şiddet çok yaygın ama herhalde kamu hizmeti verirken şiddete uğrayan belki de tek meslek grubu bu. Üçüncü konuda, çalışma koşulları hakikaten ağır. Şimdi belki açmak gerekir özlük hakları ne? Sayın Cumhurbaşkanımız söyledi minimum-maksimum maaşlarını… Minimum 500 euro civarında, maksimum maaşlarda 1500 euro civarında. Tabi ki çok meslek grupları için çok iyi bir seçenek olarak görülebilir hele ülkemizdeki asgari ücretin 300 euro olduğu bir yerde. 500 euro-600 euro gibi rakamlar iyi görülebilir ama içinde yaşamış bir insan olarak söyleyebiliri ki eğitim şartlarının ağırlığı, süresi, hekim olmak için sarf edilen çabalar, ailelerin gösterdiği çabalar… Hekimlerin büyük bir kısmı girdikleri her sınavda bir dereceye girmek zorundalar yoksa hekim olamıyorlar. İlk 15 bine girmeniz lazım tıp fakültesini kazanabilmek için. Eğitim şartları çok ağır. O yüzden kazandıkları özlük hakları sürdürülebilir değil” diye konuştu.
“GELDİĞİMİZ SÜREÇ TESADÜF DEĞİL”
Hekimlere yönelik şiddet konusu hakkında da konuşan Çolakoğlu; “Biz hiç bir kamu kurumunda yerine gelmesi mümkün olmayan taleplerde bulunmuyoruz. Nedir şiddetin konusu; ‘hastama bakılmıyor, isteğim yerine getirilmiyor, rapor istiyorum verilmiyor, istediğim gibi bir reçete yapılmıyor, sevkim yapılmıyor…’ Yani kişi sağlık kuruluşunu, kafasında geçen her şeyi yaptırabileceği bir makam olarak görüyor. Halbuki benzer başka bir kamu kuruluşunda olması mümkün değil. Mesela bir tapu dairesine gitseniz siz tapunun devrinde gereken şartları yerine getirmeden tapunun memuruna ‘şu tapuyu benim üzerime geçir’ diyebilir misiniz? Mümkün değil böyle bir şey. Ya da bir bankaya gitseniz ‘şuradan yirmi lira para istiyoruz’ denildiğinde hesabınızda para varsa size o parayı verir. Aksi halde aklınızda zorunuz mu var derler. Aynı şey, rapor istiyor. Hasta değilsiniz rapor veremem denildiğinde şiddetle karşılaşıyor veya tıbbi kurallara uygun olmayan taleplerde bulunuyor. Orada otorite hekim… İlacın gerekli olup olmadığına, hangi tetkikin gerekli olup olmadığına karar vermek bizim gibi çok tecrübeli hekimler için bile çok zor bir karar” şeklinde konuştu.
Tıpta yan dal sınavlarında, doçentlik vs. sınavlarında en zor sorular hangi tetkikin hangi hastaya uygulanacağıyla ilgili olduğunu anımsatan Dr. Ender Çolakoğlu şunları söyledi: “Kişiler oradan elenirler. Ama bizde vatandaş geliyor, şunu da istiyorum, bunu da istiyorum. Hekimin iki tane seçeneği var. Ya devletin zaten zor olan kaynaklarını hastayla dalaşmamak için her şeyi isteyecek, yada gercekten hekimlik yapacak, size bunlar gerekli değil diyecek. Birincisini yaparsanız vicdanınız yaralanıyor, ikincisini yaparsanız kibirli oluyorsunuz çok kibirli oluyorsunuz. Eğer karşınızdaki kabadayıysa masaya vuruyor sağa sola vuruyor. Niye bu kişi aynı tavrı adliyede yada polis karakolunda sergilemiyor. Aynı kişi bunu neden bankada sergileyemiyor. Çünkü bunu sergilediği zaman en az bir süre güneşin yüzünü göremeyeceğini biliyor. Herkes yaptıkları suçtan dolayı ceza alacaklarını bilirlerse, o eylemi yapmaz. Bu iş tabi dönüp dolaşıp siyasete geliyor. Nefreti, saldırıyı körükleyen, ateşine yakıt taşıyan bir siyasi iklimde yaşıyoruz. 20 yılda geldiğimiz sürecin tesadüf olmadığını düşünüyorum”
Hekimler çalışma koşullarının ağırlığından da söz eden Çolakoğlu, tabipler birliğinin kayıtlarına göre son iki senelik süre içinde yaklaşık dokuz bine yakın hekimin ülkeyi terk ettiğini söyledi.