Günümüzde küresel boyutta finans piyasalarında yaşanan ekonomik krizin atlatılabilmesi için verilen mücadeleler, alınan tedbirler ve buna rağmen toplumları derinden etkileyen ekonomik sarsıntıların dünyada ki etkileriyle birlikte ülkemizde de kendisini yoğun bir şekilde hissettirmektedir.
Uluslar arası çalışma örgütü ILO’nun analizlerine göre, salgın nedeni ile uygulanan tam ve kısmi tatiller küresel iş gücünün yaklaşık yüzde 81’ini temsil eden 2.7 milyar işçiyi etkiliyor. Salgından ötürü yıkıcı risk altındaki sektörlerde 1.3 milyar işçi çalışıyor. Üstüne üstlük küçük esnaf ve küçük işletme sahipleri de büyük kayıplar yaşamaya devam ediyor. Böylece işsizlik yoksullar için salgın kadar şiddetli bir sorun haline geldi. Amerika’da yaklaşık 20 milyon kişi işsizlik maaşı için başvuru da bulundu. İşsizlik oranı yüzde 3.3’ten baş döndürücü bir hızla artarak yüzde 20’lere yaklaştı. Amerika dünyanın en büyük ekonomisi… Elindeki maddi imkanlarla bu kötü gidişatı durduracak veya yavaşlatacak imkanlara sahip.
Peki, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler ne yapacak? IMF sadece Amerika ve Avrupa birliği ülkelerinde reel manada işsizliğin yüzde 10’nun üzerine çıkabileceğini ön görüyor. Financıal Times gazetesinin küresel ekonomi editörü Martin Wolf ‘böyle giderse Dünya ekonomisi çökebilir’ dedi. Bu sebeple devletler tüm insanlığın refahını düşünecek halde değiller, sadece ve sadece kendi vatandaşlarının hayat standartlarını koruma yönünde sert adımlar atıyorlar. Avrupa’nın ve diğer birçok ülkenin mültecilere karşı aldığı olumsuz tavrın altında bu gerçek yatmaktadır. Türkiye kapitalist çevrelerde olmayan manevi değerleri, kendisi de risk altında olmasına rağmen tüm dünyaya ‘insanlık dersi’ vererek uyguluyor ve mazlumlardan yana tüm gücüyle hareket ediyor. Güçlü olanlar kendilerini kurtarabilecek ancak zayıf olanlar işsizlik, açlık ve kargaşa ortamlarında çırpınmaya başlayacaklar. Belki de bazı fakir ülkeler köşeyi dönmüş olan ilaç firmalarından faizli borç isteyecekler. Ama onlar çok fazla kar etmiş olmalarına rağmen garibanlara aşı hibesinde bile bulunmayacaklar. Salgın hemen her konuda dünyanın dengelerini bozdu.
Örnek olarak ülkemizdeki turizm sektörünün hastalıktan dolayı düştüğü olumsuz duruma bir göz atalım. Sosyal ve ekonomik açıdan ülkelerin kalkınmasına yoğun katkı sağlayan turizm sektörü aslında çok büyük öneme haizdir. Ancak savaş, terör, salgın hastalıklar ve doğal felaketler bır anda tüm faaliyetleri durdurabilir. Geçmişte körfez savaşında,1999 Kocaeli depremlerinde bu şoku yaşadık…
2 yıldan beride salgın yüzünden turizm faaliyetlerimiz sekteye uğramış durumda. Türkiye bu dönemde tüm turistlerin sağlıklarını güvence altına alabilmek için turistik otellerinde maksimum temizliği sağladı. Otel personellerini eğitti ve aşıladı. Ancak Covid başladığından beri arzu edilen seviyeye bir türlü çıkamadık. İngiltere’nin son olarak Türkiye’yi kırmızı listeden çıkarıp İngiliz turistleri serbest bırakınca 200 bin kişi gelecek diye sevinmeye başladık. Rus turistler gelsin diye de nerdeyse meyve ve sebzelerimizi yok pahasına verecektik. Tam turizm mevsimi başladığında terör örgütünün ateş çocukları turistik bölgelerimizde yangınlar çıkararak aslında Türk toplumuna karşı ne kadar büyük bir kin taşıdıklarını ve düşmanlıklarını bir kere daha gözler önüne serdiler. Bu millet top yekûn can siperhane bir fedakarlıkla büyük yangınları söndürdü. Dıştaki düşmanlarımız Türkiye’yi ekonomik kıskaca alırken, örgütte onların ekmeğine yağ sürdü. Devletimiz hem salgınla, hem siyasi ablukalarla yurtta, yurt dışında ve mavi vatanda mücadele ederken olumsuz ekonomik şartların yan etkilerini de minimuma indirmeye çalışırken en büyük gücünü evvel Allah milletimizin birlik ve beraberliği ile birlikte onun sabır ve metanetinden alacaktır. Top yekûn ekonomik bir seferberlikle inşallah bu krizi de atlatacağız.Bununla birlikte yetkililerimizi de ticarete hile karıştıranlarla, haksız kar peşinde koşanlara karşı acımasız tedbirler almasını umuyoruz.