Korkunun Yönetim Aracı Olarak Kullanılması

İnsanoğlu tarih boyunca iki temel duyguyla yönetildi: Umut ve korku. Umut, özgürlüklerin ve ilerlemenin yolunu açarken, korku, boyun eğmenin, sessizliğin ve itaatin gölgesinde yeşerdi. Ne yazık ki, toplumları dizginlemek isteyenler çoğu zaman ikinci yolu tercih etti. Çünkü korku, düşünmeyi durduran, sorgulamayı susturan en etkili silahtı.

Korku, sadece bir duygu değildir. Bir stratejidir. Devletlerin, ideolojilerin, liderlerin elinde şekil alır, sistematik bir düzene dönüşür. Tarih sahnesine baktığımızda bu stratejinin izleri, özellikle totaliter rejimlerin ardında iz bırakmıştır.

Hitler, 1930’ların Almanya’sında, halkın yoksulluğunu ve çaresizliğini ‘’düşman yaratma’’ politikasıyla yönetti. İnsanların korkularını kendi lehine kullandı. Yahudileri, komünistleri, farklı düşünenleri ‘’tehdit’’ olarak ilan etti. Böylece toplum, düşman korkusuyla birleşirken aynı anda susturuldu. Gaz odaları sadece bedenleri değil, itirazı da yok etti. Korku, sistemin temel direği haline geldi.

Stalin ise Sovyetler Birliği’nde daha ince ama bir o kadar da acımasız bir yöntem izledi. Korkuyu, devletin bürokrasisine ve gündelik yaşama sızdırdı. Komşunun komşudan, çocuğun, anne babasından şüphelendiği bir düzen kurdu. Herkes birbirini ihbar edebilirdi. Çünkü korku, sadakatin ölçüsü olmuştu. Bir ulus suskunlukla yönetildi. ‘’Korkunun olduğu yerde cesaret, vicdan, özgürlük kök salamaz ‘’ derler ya, işte Stalin döneminde o topraklar çoraklaştı.

Korkunun bir yönetim olarak en tehlikeli yönü, zamanla içselleştirilmesidir. İnsan korkusuna alıştığında onu fark etmez. Sessizlik normalleşir, gözetlenmek doğal hale gelir. İtaat ‘’ erdem’’ sayılır. İşte o zaman tiranlık, toplumu çemberi içine alır.

Modern çağda da korku, biçim değiştirerek varlığını sürdürdü. Artık toplama kampları ya da infaz mangaları kadar çıplak değildir belki, ama medya manipülasyonları, ekonomik tehditler ve bilgi kirliliğiyle zihinleri kuşatır. İnsanlar işini kaybetme korkusuyla, dışlanma endişesiyle, ‘’ Yanlış tarafta görünme ‘’ kaygısıyla susturulur

Korkuya dayalı yönetimler kısa vadede güçlü görünür. Fakat uzun vadede bu düzen çöker. Tarih, Hitler’in de Stalin’in de diğer tüm despotik rejimlerin de aynı sona vardığını yazdı: Yıkım, pişmanlık ve utanç.

Gerçek güç, insanları korkutarak değil, onlara güvenerek, onların aklına ve vicdanına saygı duyarak kurulur. Korku bir gün biter ama özgürlük arayışı insanların ruhunda vardır. İnsan, doğası itibariyle zincirlerini kırmaya meyillidir.