EĞRİ - BÜĞRÜ
Penceremden bakınca, dışarısı yaz gibi ama; yaz değil
Ve buğulu bir bardakta, parmak izleri gibi gökyüzündeki bulutlar.
Yaşam bu! Bir yerlerde bir şeylerle bitiştirveriyorsunuz
kendinizi... apansız...
İzler de bulutlar da pencerede.
Ve sarı siyahtan oluşan bir gece yaklaşıyor.
Evet… evet... Biliyorum. Bir gece daha acımasızca,
silindir gibi geçecek üzerimden. . .
* * *
Nerden nereye! Önceleri "Tibbiye" "Tabiat bilgisi" ve sonunda "Biyoloji"
…Biyolojik silah, biyolojik savaş, biyolojik bomda! Kıl mı oldun birine...
yolla virüsü; kıçı başı dağılsın helak olsun... hıyar…
* * *
Tezekle ısınan, parklarında bahçelerinde
köpek dışkılarına basan, saçı tekrar çıksın diye,
kelini güvercin dışkısıyla sıvayan,
mokuyla oynayan; delikanlı bir ırk değil miyiz?
Bizim için ne ki, korona adlı alçak virüs?
Mikrop içimizde 7 saat ateşin karşısında kalan
tavuk dönerinde... Pasta imalathanesinde…
fırıncının tezgahında. . . kasabın et doğradığı
naylon kütlenin üzerinde… hala öğrenemediğimiz
mıçımızı silmediğimiz tuvalet kültüründe.
Dünya dehşet içinde... bir tek biz hariç…
Abartma Erkin mi?
Heee... heee... kandırıkçılık yapmaya devam…
Sizce denetleniyor mu?
İçim acır, diyemem kimselere...
Dışarsı yaz gibi ama; yaz değil…
* * *
Kim olduğumun farkına geceleri varıyorum.
Geceleri dipsiz karanlık bir kuyudaymış gibi
yitip giderim, kendi bedenimde…
Elazığ depremi...
Suriye’de 8 kınalı kuzu…
Van’da çiğ…
Antakya’da valiliğin önünde ‘işsizim’ diye
Kendini yakan A.Y.!
Ruhum ürperir. En güvenilir rehberim acılarımdadır.
Sorarım kendime: Utanmıyor mudur, 2020.
Acılarım dolaştırır beni ama, yine de sevgiden
Kaçış yolunu bulamam.
Bir köşe başında, bir çiçeğin dalında,
minibüs durağında, intihara yalakalık yapan yaşamda.
Orada… burada…
Kaçamam yakalanıveririm…
***
Araya sevgi girdi ya…
Kırılır beli şerefsizliğin iki büklüm olur.
Utanır dağ-taş tanıklığında, namussuzluğa.
Orada öc, talan, soygun hortumlam, kıskançlık
Yalan, savaş ve bomba yoktur.
Acılarım dolaştırır beni bu kentin, soğuk binaları
Arasında. Bakarım uzaklardan yer küreye…
Ve insanlara…
Penceremden bakınca dışarısı yaz gibi ama; yaz değil…
Ulan… yitip gitmek ne ki böyle bir dünyada!