Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, büyük zincir marketlerde tıbbi beslenme tedavisi gerektiren hastalıklara yönelik gıda ürünlerinin satışını zorunlu hale getiren yönetmeliği değerlendirdi. Sidar, “Gıda sanayimizdeki inovasyonlar ile üretim ve işleme teknolojilerindeki gelişmeler, hem tıbbi beslenme gerektiren hastalıklara sahip bireyleri ithal ürünlere mecbur bırakmıyor hem de gıda alanındaki pazarı büyüterek yatırım ve istihdamı artırıyor” dedi.  İSTANBUL (İGFA) - Büyük zincir marketlerde tıbbi beslenme tedavisi gerektiren hastalıklara yönelik gıda ürünlerinin satışını zorunlu hale getiren yeni yönetmelik 2024 itibarıyla devreye alındı. Söz konusu karar, çölyak ve şeker gibi hastalıklara sahip bireyler başta olmak üzere toplumun bütün kesimleri tarafından olumlu karşılandı. Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan yeni yönetmeliği gıda sanayi ve tüketiciler açısından değerlendiren Türkiye Gıda İşverenleri Sendikası Başkanı (TÜGİS) Kaan Sidar “Gıda sanayiimiz, farklı ihtiyaçlar ve tüketim alışkanlıklarını göz önüne alarak birçok AR-GE çalışması gerçekleştiriyor. Yayımlanan yönetmelikle fonksiyonel gıdalar perakende pazarında daha da erişilebilir hale geldi. Gıda sanayindeki inovasyonlar, üretim ve işleme teknolojilerindeki gelişmeler hem tıbbi beslenme gerektiren hastalıklara sahip bireyleri ithal ürünlere mecbur bırakmıyor hem de bu alandaki pazarı büyüterek yatırım ve istihdamı artırıyor” dedi. 

FONKSİYONEL GIDA YÜKSELEN BİR TREND

Fonksiyonel gıda ürünlerine erişimin kolaylaşmasının, gıda sanayinin bu alanda ürettiği ürünleri çeşitlendireceğinin altını çizen Sidar “Küresel olarak sağlık bilincinin artması, kronik hastalıkların yaygınlaşması ve dünya nüfusunun giderek yaşlanmasıyla birlikte fonksiyonel gıda pazarı büyümekte olan bir trend içinde. Araştırmalara göre küresel fonksiyonel / tıbbi gıda pazarı büyüklüğü 2023 yılında 23,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. 2030 yılına kadar ise pazarın yaklaşık 69,80 milyar ABD doları değerine ulaşması bekleniyor. Bu pazar, giderek daha fazla insanın sağlık odaklı beslenme rutinleri oluşturmaya yönelmesiyle hızla büyüyor” dedi.

“ASILSIZ PAYLAŞIMLARA İTİBAR EDİLMEMELİ”

Değerlendirmesinde tüketicide içerik bilgisi okumayla ilgili merak uyandırmanın önemine de değinen  Sidar; “Dünyanın neredeyse tüm ülkelerine her yıl tonlarca ihracat yapan Türk gıda sanayisi, hem ulusal hem uluslararası gıda mevzuatına ve gıda kodeksine uygun, güvenli ve lezzetli gıdalar üretiyor. TÜGİS olarak bizler, gıda sanayimizde AR-GE çalışmalarıyla elde edilen kazanımları kamuoyuyla paylaşmayı görevlerimiz arasında görüyoruz. Alanında uzman isimlerden oluşturduğumuz TÜGİS Bilim Kurulumuz vasıtasıyla tüketicinin gıda okuryazarlığını artırmak temel hedefimiz. Özellikle sosyal medyada gıdalar hakkında asılsız paylaşımlar ile tüketicinin zihninde yaratılan soru işaretlerini, bilimsel gerçekleri aktararak ortadan kaldıracağız. Tüketicinin ürün içeriği, ürünlerde kullanılan işleme teknolojileri, ambalajlama ve saklama dahil olmak üzere her aşamaya ilişkin bilgi sahibi olmasını önemli görüyoruz. Bilgi sahibi olan tüketici gıda alışverişlerinde içerik okuyarak kendisi için en doğru kararı kendisi verecek, etkileşim maksatlı yapılan asılsız paylaşımlara itibar etmeyecek” dedi. 

 

Şişecam'a 3 ödül birden Şişecam'a 3 ödül birden

İŞLEME TEKNOLOJİSİYLE GIDALAR GÜVENLİ HALE GELİYOR 

İntolerans sahibi bireyler için zararlı olan gıdaların işleme teknolojileriyle nasıl güvenli hale getirildiğine dair açıklamalarda bulunan TÜGİS Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Nevzat Artık “Glüten tüketimi çölyak hastaları için ciddi riskler barındırıyor. Ancak pirinç, mısır, kinoa, amarant, teff, yulaf gibi doğal olarak glüten içermeyen tahıllar öğütme ve ayrıştırma aşamasında özel işleme koşullarına tabi tutularak çapraz kontaminasyon riski ortadan kaldırılıyor. Glütensiz unlarla üretilen ekmek ve kurabiye gibi ürünleri tüketmek, glüten intoleransı olan bireyler için de mümkün hale geliyor.

Yine diyabet hastası kişiler için üretilen ürünler, kullanılan gıda teknolojisiyle düşük glisemik indekse (GI) sahip olacak şekilde formüle ediliyor ve tüketimi zevkli hale getirmek adına şeker yerine tatlandırıcılar (sorbitol,ksilitol,maltitol) kullanılıyor. Bu işleme teknolojisiyle diyabet hastası kişiler reçel, çikolata ve helva gibi ürünleri sağlığına bir zarar oluşturmadan güvenle tüketebiliyor. 

Laktoz yani süt şekeri de; laktoz hidrolizi, ultrafiltrasyon ve enzim immobilizasyonu gibi gıda teknolojisi yöntemleriyle laktozu azaltan veya tamamen ayrıştıran bir işleme süreci içeriyor. Bu sayede laktoz intoleransı bulunan kişilerin de süt, yoğurt, peynir gibi protein bakımından zengin ve beslenme açısından önemli gıdaları tüketmeleri mümkün olabiliyor” açıklamalarında bulundu. 

Kaynak: igf