Çalışkan; “Öncelikle Akbelen ormanı tepkileri sadece bir örnektir, iktidarın iş başına geldiği günden beri çevre ile ilgili gözü kara bir şekilde sistematik uygulamaya koyduğu talan sistemi devam ediyor.

İktidar, pek çok alanda alışık olduğumuz üzere çevreyle ilgili konuşurken çevreciymiş gibi ama pratikte, perde arkasındaki uygulamalarında tam bir çevreci düşmanı gibi davranmaya, katliama imza atmaya devam ediyor. Bakir ormanlara, sahillere ve koylara yapılan devasa yatırımlar, hele de ormanların yanmasıyla ve ağaçların kesilmesiyle ortaya çıkan manzaralar tam bir rant alanını resmediyor.” dedi.

VARLIKLIĞINI DEVLET İLE EŞİT GÖRMEK

Hükümete yapılan haklı eleştirilere bile tahammülleri olmadığını ifade eden Çalışkan, “Burada esas sorun şu; hükümet, organize eleştirileri veya aldığı yanlış karar ve uygulamaları karşısında muhalefetin itiraz etmesini, vatandaşların tepki göstermesini kendisine karşı kurulan bir kumpas gibi görüyor. Bu durum iki sebeple oluyor.

Birincisi; kendi varlıklarını devlet ile eşit görmelerinden kaynaklanıyor. Sanki vatanseverlik duygusunu sadece kendi tekellerinde olan bir durummuş gibi görüyor. “Hiç kimse iktidardan daha çevreci, daha dindar, daha vatansever olamaz” gibi bir tutum ve yaklaşım sergileniyor.

Edirne Keşan'da SP, Filistin bayrağı astı! Edirne Keşan'da SP, Filistin bayrağı astı!

İkincisi; hükümetin suçluluk psikolojisinden kaynaklanıyor.” dedi.

HAKLI ELEŞTİRİLERE DAHİ TAHAMMÜL ETMEMEK

İktidarın yaptığı herhangi bir icraata karşı çıkmak, muhalefet etmek, eleştirmek adeta vatan hainliği suçuyla eşdeğer görüldüğünü ifade eden Çalışkan, “Ekonomi ile ilgili bir eleştiri gündeme geldiğinde, 15 Temmuz darbe girişimi gündeme getiriliyor. Halk nasıl darbecilerin karşısında durduysa bunun karşısında da duracak denilerek, karşı taraf sindiriliyor ve işin içinden sıyrılmaya çalışılıyor.

Bu iki argüman hükümetin can simidine dönüştü. Bunlar yetmezse “Ezan susmaz, bayrak inmez, vatan bölünmez…” Sanki aksini iddia eden var.

Bu ülkede her şeyi biz yaparız, biz biliriz, ülke bizim tapulu malımız, aile şirketimiz yaklaşımındalar. Basın, yayın gücü de ellerinde olduğundan, tüm ülkeye, muhalefette dâhil her şeyi kontrol altında tutarak iş yapmak derdindeler. Bu durumda ekonominin içler acısı hali, gerçek tablo perdeleniyor, gözlerden kaçırılıyor.

Ormanların katledildiğinden şikâyet eden hükümet, bir yandan da ormanları katledecek şirketlere ruhsat veriyor ama bu anlaşmaların detayını kimse bilmiyor. Bu şirketlerle yapılan anlaşmaların neyi kapsadığı kamuoyuyla paylaşılmalıdır.

Haklı eleştirilere bile tahammülü olmayan hükümet, her olayı bir şekilde kendine başkaldırı olarak algılıyor. Demokratik yöntemlerle iktidara gelip, mutlak bir monarşiyi andıran tavır içerisine girmeyi nasıl başarıyorlar? Bilmiyoruz.” ifadelerine yer verdi.

Editör: Ufuk Aktug