Biyolojik saatin ve vücudun 24 saatlik döngülerinin hem akıl bedensel, hem biyoloji bedensel, hem de ruhsal bedensel sağlığımıza etkisi çok büyük. Bu bakımdan, gündelik hayatımızda belli rutinler oluşturarak hem sağlığımızı koruyabilir, hem de gün içindeki çalışmalarınızda veriminizi arttırabilirsiniz. Nitekim doğada bulunan her canlının bir biyolojik saati ve 24 saatlik döngüsü olduğunu düşündüğümüzde, bedenimizi doğanın döngüsüyle uyumlu kılmanın önemini daha iyi anlayabiliriz.
Beynimizin içinde, geceleri uykumuzu getiren ya da gün ortasında acıkmamızı sağlayan bir biyolojik saat olduğunu biliyoruz. Ancak son yıllarda yapılan genetik araştırmaları, vücudumuzda aslında yalnız bir değil binlerce biyolojik saat olduğunu ve bunların her birinin kalp, pankreas, deri ya da akciğer gibi farklı organlarda çeşitli görevleri yürüttüğünü ortaya koymuş durumda. İlginç olansa, bu saatleri günlük rutinler sayesinde beynin biyolojik saatiyle senkronize tuttuğumuz takdirde bize çokça faydasının olduğunu keşfederiz.
24 saatlik döngüler
İnsan bedeni, kendisini doğanın ritmiyle senkronize eden bir biyolojik saate sahiptir. Bu saat, bizi dünyanın kendi etrafında dönmesi sayesinde oluşan gece ile gündüzün 24 saatlik döngüsüyle uyumlu kılar. Bu sayede karanlık olduğunda uyur ve hava aydınlandığında da uyanırız. Buna 24 saatlik döngü denir ve bu döngüler sadece uyku ritmimize değil, vücut sıcaklığımızın düzenlenmesine, hormon üretimimize ve sindirim sistemimizin çalışma biçimine de karar verir. Vücudun biyolojik saati, bunları beyinde bulunan küçük bir yapıya borçludur. Hipotalamusta yer alan bu yapı, göz bebeklerinin içinden giren ışıkları dikkate alarak gündüz ve geceyi tanır ve bu sayede kan basıncı, vücut sıcaklığı, beden aktivitesindeki değişimleri kontrol eder. Geceleri uykumuzun gelmesi ya da sabah olduğunda uyanmamızın nedeni de budur.
Rutinlerin avantajı
Vücudun biyolojik saatlerini düzenli bir ayarda tutmak için beslenme, dinlenme ve fiziksel aktiviteye dair günlük rutinlere sahip olmak en ideal yöntemdir. Rutinlere sahip düzenli bir yaşam biçimi, bedenin sağlıklı işlemesine de yardımcı olur. Bu sayede kilo kontrolü daha rahat sağlanır ve bazı tedaviler de daha hızlı sonuç verir. Bu durum özellikle kanser tedavisinde geçerlidir; çünkü düzensiz ve aritmik olan kanser hücreleriyle, vücudun biyolojik saatine uygun şekilde verilen beslenme, dinlenme ve uyku tedavisiyle daha etkin mücadele edilebilir.
Herkesin biyolojik saati aynı mıdır?
Her insanın biyolojik saati bazı farklılıklar gösterebilir. Ancak herkeste aynı olan bazı zaman dilimleri vardır. Örneğin; öğleden sonra saat 15:00-16:00 sularındaki kan şekeri düşmesine bağlı acıkma, aşağı yukarı herkeste aynıdır. Ya da gece 02:00-04:00 arasındaki uyku, herkes için en derin uyku zamanıdır. Fakat bu yine de bireysel tercihlere göre farklılıklar gösterebilir. Gece çalışan birinin derin uykuya dalma zamanı elbette farklı olabilir.
Biyolojik saat bozulur mu?
Bu sorunun yanıtı evet. Bunun en sık görülen nedeni ise seyahat etmek. Özellikle saat dilimleri ile gece ve gündüz sürelerinin değişmesi, vücudun biyolojik saatinde dalgalanmalara neden olabilir. Bunun en şiddetli örneği ise jetlag’dir. Öte yandan biyolojik saatinin raydan çıkması için seyahat dışında nedenleri de var; düzensiz uyku ve uyumadan önce telefon, tablet, bilgisayar gibi yapay ışık kaynaklarına maruz kalmak da vücudunun 24 saatlik döngülerine zarar verir.
Biyolojik saati dengede tutmak için…
Bunun için öncelikle, yukarıda da bahsettiğimiz gibi, kendine ait ve 24 saatlik döngülerinizle uyumlu rutinler oluşturmalısın. Her gün aynı saatte uyuyup aynı saatte uyanmak bunun için bir ön koşul. Yine aynı şekilde öğünlerini aynı saatlerde yiyerek de biyolojik saatine yardımcı olabilirsin.
Biyolojik saati hangi hormon düzenler?
Beynin orta bölgesinde yer alan ve her iki yarı küre arasında bulunan pineal bez ya da diğer adıyla epifiz bezi tarafından salgılanan melatonin, uyku döngüsünü ve sirkadiyen ritim olarak tanımlanan vücudun biyolojik saatini düzenleyen bir hormondur.
Biyolojik saatin bozulması
Uykusuzluk, kahve ve nikotin gibi uyarıcıların aşırı kullanımı, stres, gece mesaisi, jet-lag, geç yemek yeme gibi durumların vücudun biyolojik saati olarak bilinen sirkadiyen ritmi kötü yönde etkilediğini işaret eden Doç. Dr. Yasemin Kemal, “Biyolojik saatin bozulması DNA tamirinde aksaklıklara yol açar.”
- İnsan bedeni üç’e ayrılır:
Akıl Bedeni (Nefsi)
Ruh Bedeni (Manevi)
Biyolojik Bedeni
- Biyolojik saat; insan vücudundaki hormonların ne zaman ve hangi şartlarda salgılanacağını (sentezleneceğini) otonom olarak koordine eder.
- İnsan yaşamında 24 saatlik dilimde otonom olarak işlev gören organlar ve hormonların sarmal sinerjisi;
1- Sabah saat 06’da (gün ağarmasının başlangıç anı) biyolojik beden uyanır ve enerji kaynağı olan ADRENALİN hormonunu (böbreküstü bezi) salgılar.
- Adrenalin hormonu öğle saat 12’ ye (güneşin tam tepe noktasına geldiği an) kadar salgılanmaya devam eder. Adrenalin hormonu aktifliğin ve yaratıcı aklın enerji kaynağını oluşturur.
Biyolojik beden;
Sabah saat 06.00’dan öğle saat 12.00’ye kadar yene yiyeceklerden enerji elde eder. Tüm organların enerji ihtiyacı sabah yenen yiyeceklerden elde edilir.
- Öğleden sonra ve özellikle akşam saatlerinden sonra yenen yiyeceklerden biyolojik beden enerji elde etmek (yakmak) yerine vücut bu besinlerden yağ elde ederek stok (kilo) yapar.
2- Öğle saatlerinde noradrenalin hormonu (böbreküstü bezi) salgılanmaya başlar. Noradrenalin sabah faaliyetlerini müsbet ve menfi karara bağlamaya yardımcı olan bir hormondur.
3- Akşam saat 18.00’de noradrenalin hormonu yıkıma uğrar, böbreküstü bezi KORTİZON hormonunu sentezler. Kortizon hormonu, biyolojik bedenin ve akıl bedeninin olumsuz olaylardan aldığı zararları (olumsuzlukları) akıl bedenini ve biyolojik bedeni arındırmaya çalışır.
4- Akşam gün batımı olan 18.00’de akıl bedeninin faaliyetlerine dur deme (anıdır) saatidir.
5- Akıl bedenini durdurabildiğimizde; beyin önce OKSİTOSİN hormonu sentezler. Oksitosin hormonu; sosyalleşmenin, sevginin, koşulsuz sevginin, hayatınızda olanlara sevdayı güçlendirir.
6- Akıl bedeni faaliyetleri durunca, oksitosinden önce, dopamin, seratonin ve endorfin sarmalı sentezlenir.
Dopamin, seratonin ve endorfinden de TRİPTOFAN oluşur.
Triptofan hormonu; düzenli mutluluk, düzenli iç huzur ve uyku çağrışımını düzenler.
7- Akıl beden saat 18.00’de durdurulamadığında, biyolojik bedenin gündüz boyunca maruz kaldığı negatif olaylar ve negatif enerjilerin kötü etkileşiminden, temizlenemeyiz (arınamayız).
Biyolojik beden, adrenalin sentezlemeye devam eder ve başta uykusuzluk olmak üzere her türlü ruhsal ve biyolojik hastalıklara maruz kalınır..
8- Biyolojik bedenin sentezlediği oksitosin, dopamin, endorfin ve seratonin hormonlarının oluşturduğu sinerjiden triptofan açığa çıktığında ise; epifiz bezi bu üçlemeden gece yarısı saat 11-12.00 saatleri arasında, uyku hormonu olan Melatonini (uyku hormonu) sentezler.
9- Melatonin hormonu tüm canlıların ortak hormonu olup, tüm canlıların uyku düzenini sağlar. Melatonin hormonunun kalitesi üç aşamalı uyku sarmalını düzenler.
a ) NREM = uyanıklıktan uykuya geçiş aşaması,
b ) REM = tam uyku hali,
c ) DELTA UYKU = Tam derin uyku halidir.
10- NREM ve REM uykularında; rüya görme sıklığı olan ve yarı dinlenmeyi sağlayan uyku sürecidir.
DELTA UYKU da ise, tam dinlenme, rüyasız bir süreçtir. Delta uyku anında epifiz bezi GREWTH (büyüme yenileme) hormonu sentezler.
GROWTH hormonu derin uyku halinde, biyolojik bedenin aldığı tüm olumsuzluklar ve tahribatları gece boyunca temizler. Temizlenen hücrelere, yeni sağlıklı hücreler (taşıyıcı moleküller vasıtasıyla) taşıyarak, biyolojik bedenin tekrar sağlığına kavuşmasını sağlar.
11- Biyolojik beden, Rem ve Delta Uyku aşamasında; DİMETİLTRİPTAMİN (epifiz bezi tarafından) hormonu sentezlenir.
DİMETİLTRİPTAMİN hormonu ruh bedeninin enerji kaynağını oluşturan bir hormondur.
DİMETİLTRİPTAMİN sentezlendiğinde, gün boyu ağır hasar alan ruh beden ve manevi düşünceler onarılarak daha sağlıklı bir ruh bedene ve manevi huzura ermemizi sağlar.
Akıl bedende bloke edilmiş olur. Sezgilerimiz güçlenir. Aşırı istek ve baş edilemeyen materyal düşüncelerden arınmış oluruz.
Keşkelerden (pişmanlıklardan), kin ve nefret gibi öfkesel davranışlardan kurtulursunuz. Özellikle de affetme gibi yüce davranış meziyetleri kazanırsınız.