SELAM DOSTLARIM;

Uzun oldu yine; herkese kucak dolusu sevgiler; her zaman sevmişimdir, mektup tarzı yazmayı!...

Çünkü bir yazı en sevdiklerine olmalı, kalpten, gerçek ve yalın!...

Bugüne kadar; insan olmak, ebeveyn olmak, erkek olmak ve kadın olmanın pek çok yönünü konuştuk ve şimdi bir kadın olarak; bizlerin en verimli zamanlarını ve kadının kendi keşfini yaptığından toplumda pek çok şeyi nasıl değiştirdiğini konuşmak istiyorum sizlerle.

Kadın; doğduğu andan itibaren, erkeklerden ayrılır, erken öğrenme, motor beceri, konuşma, sosyal yaşam gibi sonrasında yaşadığı ve doğduğu coğrafya kadarı olur.

Bazen çok erken büyür, bazen hep çocuk kalır, bazen de yok oluruz. Yaradılış itibariyle zayıf ve kırılgandır kadın.

Ama bu kırılganlığına aldırmadan ev yapar, tarla yapar, bağ yapar, çocuk yapar, yedirir, içirir, temizler, uyutur, emzirir!... Toprağı uygun olduğundan orman olur, ürün olur, can olur.  

Ve biz kadınlar; aslında bir kadının aynasına bakarak şekillendiririz,  geleceğimizi bu aynaya bakarak inşa ederiz evimizi.

Benim aynam çok güzel bir kadındı; 1.50 boyunda, en çok saçlarının güzelliği ile gurur duyan, ana-babası için sadece kız çocuğu...

Bu dönemde yaşasaydı, bir evin bir kızı, 4 oğlanın çiçeği olmaz mıydı? Aslında…

Olmamış, sonra yakışıklı 1.85 boyunda sırım gibi yağız, genç bir öğretmeni sevmiş, aslında komşularmış ama benim aynam olan güzel kadının annesi, köyün en fakiri diye istememiş babamı, annem evin değersizi olunca vermişler bir süre sonra...

Benim güzel annem 6 çocuğa can olmuş, ben 5 numara evin en küçüklerinden biri...

Bu boyu, babamın beline kadar gelen kadın, inanılmaz bir anne oldu.

Çocukları ile bir bütün oldu dezavantajı ise güzel annem kalbinde hiç büyütmedi bizi... Şu anda mesleki kariyerimi alternatif eğitimi adamış bir eğitimci olarak annemin bize günlük yaşamda yaptırdığı öğretilerden eğitim sistemi yazıyorum.

NASIL MI?

Bize tulumba çektirir, kendisi de çamaşır yıkardı. Ama tulumba yaşımıza ve gücümüze göre bir yeşil yaprakla havuza işaret yapılırdı; kimse bu işareti sorgulamaz yaşına kadar çekerdi, halı yıkar, sabunları ayaklarımızla dağıtmamış bir işti; ev boyanır, yerleri tek fırça ile fırçalamak küçüklerin işiydi ve kova ile su taşımak öyle zamanımızı alırdı ki bu işler hem bedenen yorulur, önümüze ne koysa yerdik annem gelenekler uydurmuştu, bu çocuk sürüsünü idare etmek için. Pazartesi menemen günü, cumaları mantı günü, en kıymetli meyve;  kavun,  pazara gitmek annemin torbaları ile at arabasına binip eve gelmek ise en büyük ödüldü...

İşte bu çocukluk döneminde, ben aynama bakarken; güçlü olmayı, bir erkeğin bir kadını kırdığında nasıl çaresiz olunduğunu ve kendi hayatımda beni kimsenin incitmeyeceği bir yol çizmeyi bu aynadan öğrendim. Bu aynadan iyiliğin sihirli gücünü öğrendim ve insan bedeninin ne kadar dayanıklı olduğunu öğretti bana. Sonra aynam bana kendi işimi kendimin yapmam gerektiğini ve belki yanlış bir öğreti çok ama çok paylaşmayı öğretti. Bu öğreti bana hiçbir şeyi sahiplenmemeyi öğretti belki ama,  sonra ben yetiştirdiğim çocuklara ne zaman hazırsan o zaman paylaşı  da bu yanlış öğreti öğretti...

 Sizin aynadan ne öğrendiğiniz çok önemli; bakıp öyle geçmek hayattan, bakıp aynasını yapmak, bakıp iyi ve kötüleri ayırıp kendinizi bu aynadan rehber yaptığınızda başarıda geliyor arkasından...

Ve biz kadınların en verimli yaşları 45-50 yaşlarında başlıyor çünkü ancak çıkıyoruz, kişisel yolculuğumuza, ve ancak biz oluyoruz!..

Kadının; kendine yaptığı yatırımlar onu verimli ve değerli yapıyor. Sürekli öz çevresi ve toplumsal hayat için yaşayan kadınlar sadece o coğrafyanın küçük bir parçası olup bu dünyadan da böyle göçüp gidiyorlar!...

KADIN olmanın gücünü elinizden hiç bırakmayın, her zaman söylediğim gibi, bir dahiyi de, bir caniyi  de kadın doğurur ve yetiştirir.

Biz dahilerin yaratıcıları olalım!...

                                                                                                                                                                             Sevgi ile kalın.