[email protected]

            Şunu öncelikle belirtmeliyim ki harika bir olimpiyat organizasyonu ve muhteşem yarışlar izledik. Özellikle sporun anası kabul edilen atletizm yarışları, gerçekten izlenmeye değerdi.
Kendi adıma söylemeliyim ki inanılmaz zevk aldım. Zamanım bol olduğu için mümkün olduğunca müsabakaları izlemeye çalıştım.


          Fransa’nın bu işin hakkını kesinlikle verdiğini düşünüyorum. Yağmura rağmen açılışın Sen Nehri’nin üzerinde yapılması, kapanışın ise oyunların merkezi olan Stade De France’de harika bir gösteriyle son bulması tam bir şölendi.
ABD, her zamanki gibi madalya sıralamasındaki liderliğini kimseye kaptırmadı. Çin ve Japonya ise genelde her yarışmada onları takip eden en güçlü spor ülkeleri. Avustralya’dan sonra ise Avrupa ülkelerinin ilk 10’da sıra kapmalarını izledik. 


          Buraya kadar bir sporsever olarak her şey yolundaydı. Ama başarılı olmasını beklediğimiz kendi sporcularımıza sıra gelince, işte orada hayal kırıklığımız başladı.
102 sporcuyla 18 branşta mücadele ettik.3 gümüş 5 bronz olmak üzere toplam 8 madalya kazandık. Paris 2024 Olimpiyatları’nda bir altın madalya bile kazanamadık. En dramatik olan ise, milli sporumuz güreşte bile tel tel dökülmemiz oldu. Sadece 2 bronz madalya ile tam bir hayal kırıklığı yaşadık. Okçuluk, boks, atıcılık,  tekvando ve voleybol dışındaki branşlarda öylesine katılmışız. 


         Eğer 35 milyonluk Özbekistan 8 altın, 10  milyonluk Azerbaycan 2 altın, 1.5 milyonluk Bahreyn 2 altın, yıllardır ambargo altında yoksulluktan kırılan Küba 2 altın,  Tayvan, Filipinler, Kazakistan, Uganda hatta Pakistan bile altın kazanırken bizim bir altın çıkaramamamız, sporumuzun ne kadar sefil bir durumda olduğunun açık göstergesidir.
204 ülkenin katıldığı Dünya’nın bu en büyük spor organizasyonunda 91 ülke madalya kazanmış ve biz 64.  olmuşuz. Tam bir dökülme. Yazık…


            85 milyonluk bir ülkede bu kadar genç nüfustan üst seviyede yarışabilecek ve şampiyon olacak sporcular bulamıyorsak şapkayı önümüze koyup düşünmeli. Onun, bunun, şunun adamcılığını yapmayı bırakmak lazım. Yazık oluyor bu ülkenin kaynaklarına. Bu durum şunu gösteriyor: Bakanlık yetersiz, federasyonlar yetersiz, sporcuların büyük çoğunluğu yetersiz, aynı şekilde hocaların çoğu, çağa ayak uyduramadıkları ve kendilerini yenilemedikleri için ciddi bir şekilde yetersiz…Ne yazıkki sporda da bir çöreklenme var ve kimse yerini kaptırmak istemiyor.  
Kıt kanaat imkanlarla elin çocukları altınları toplarken, bunca imkanla bizimkilerin nal toplaması kabul edilebilir bir durum değildir. Haliyle insan bu tablo karşısında üzülüyor.
Bundan sonraki organizasyonlarda yeni isimleri, yeni hocaları, özellikle yeni yöneticileri görmek dileğiyle, sporumuzun zirvelerde gezinmesini umut ediyor, elde edilecek başarılarla da mutlu olmak istiyoruz.