Akdeniz'in incisi, Toroslar'ın eteğinden mavi sulara uzanan bereketli bir şehir: İskenderun.
Akdeniz'in incisi, Toroslar'ın eteğinden mavi sulara uzanan bereketli bir şehir: İskenderun. Bugün Hatay'ın en önemli merkezlerinden biri olan bu köklü şehir, tarihi boyunca medeniyetlerin buluşma noktalarından biri olmuş; hem tarih hem kültür hem de tabiat açısından eşsiz bir miras taşımıştır. Tarihi katmanlarında Büyük İskender'den Osmanlı'ya, Roma'dan Abbasilere kadar pek çok uygarlığın izlerini taşıyan İskenderun, bugün de Akdeniz’in en güzel şehirlerinden biridir.
Antik Dönemlerden Bugüne İskenderun
İskenderun'un tarihi, adından da anlaşılacağı gibi, Büyük İskender (Alexander the Great) zamanına kadar uzanır. Milattan önce 333 yılında İssos Savaşı'ının hemen ardından Akdeniz'e açılan stratejik bir kapı olması için şehir kurulmuş ve “Alexandretta” adını almıştır (Hammond, 1980). Büyük İskender’in ölümünden sonra şehir, sırasıyla Seleukoslar, Romalılar ve Bizanslılar gibi farklı imparatorlukların hakimiyetine girmiştir.
Roma çağında önemli bir liman kenti olan İskenderun, Roma yolları ağının önemli bir kavşağındaydı. Bu bağlantı, ticaretin ve kültür alışverişinin canlı kalmasını sağlamış, şehrin refahını artırmıştır. Bizans döneminde Hıristiyanlığın ilk yayıldığı alanlardan biri olmuş, civardaki kiliseler ve dini yapılar bu devre tanıklık etmiştir (Foss, 1977).
İslam’ın Işığında İskenderun
7.yüzyılda Hz. Ömer döneminde gerçekleşen fetihlerle İskenderun, İslam topraklarına katılmıştır. Bu dönemde şehir, Emevi ve Abbasi dönemlerinde önemli bir askeri ve ticari merkez olarak gelişmiş, Akdeniz ticaretinde İslam dünyasının kapılarından biri haline gelmiştir. Şehir, zamanla hem İslam mimarisi hem de bilimsel gelişmelere açık bir merkez olmuş, limanı ve kalesiyle Akdeniz dünyasında söz sahibi olmuştur.
Memlükler ve daha sonra Osmanlılar altında İskenderun doğudan gelen kervan yollarının Akdeniz'e açıldığı bir ana terminal haline gelmiştir. Limanın önemi Osmanlı döneminde daha da artmış, özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda, Hint Okyanusu ticaret yollarının değişmesiyle çok önemli bir durak haline gelmiştir (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maliyeden Müdevver Defterler, nr. 278).
Dağ ve Deniz Arasındaki Cennet
İskenderun'un coğrafyası adeta bir ressamın fırçasından çıkmış gibidir. Bir yanda Amanos Dağları'ın yemyeşil ve kıvrımlı silsileleri, diğer yanda Akdeniz'in sonsuz mavi ufku... Şehir, dağ ile denizin kucaklaştığı bu benzersiz coğrafyada, her sabah şafak vakti serin esintilerle uyanır.
Amanosların yamaçları ilkbaharda rengarenk çiçeklerle süslenirken, denizin sakin maviliği, İskenderun'a eşsiz bir huzur atmosferi sağlar. Yaz aylarında deniz kenarındaki sahil parklarında palmiye ağaçlarının gölgesinde yürüyüş yapmak, şehrin kendine has ritmini hissetmenin en güzel yollarından biridir.
İskenderun'da Kültürlerin Buluşması
İskenderun, tarih boyunca farklı dinlerin, dillerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir mozaik olmuştur. Bu zengin mozaiğin yansıması olarak şehirde camilerin yanı sıra kiliseler ve havralar da bulunur.
Osmanlı döneminde yapılan ve halen ayakta olan Kaptanpaşa Camii ilk olarak 17. yüzyılda inşa edilmiştir. İncelikli Osmanlı mimarisiyle, sade ve zarif çizgileriyle şehre derin bir tarihi doku kazandırmıştır. Aynı şekilde Hamidiye Camii, Sultan II. Abdülhamid'in özel ilgisiyle yapılmış, İskenderun'un hem manevi hayatına hem de sosyal yapısına yön vermiştir (Halaçoğlu, 1996).
İskenderun'un farklı topluluklara ev sahipliği yapması, şehirde sanatın, ticaretin ve toplumsal hayatın her zaman canlı kalmasını sağlamıştır. Bugün hala Ramazan ayında kurulan iftar sofralarında, Noel kutlamalarında veya dini bayramlarda bu çok kültürlülüğü gözlemlemek mümkün.
Bugünün İskenderun'u
Günümüzde İskenderun, sanayi ve ticaret alanındaki gelişimiyle dikkat çekmektedir. Özellikle demir-çelik sektörü, liman hizmetleri ve lojistik altyapısıyla Türkiye ekonomisinin önemli oyuncularından biri haline gelmiştir. Ancak tüm bu modern gelişmelere rağmen, şehrin doğal ve tarihi güzellikleri korunmuş, çok tahribatlar olsa da sahil mesela boyunca uzanan palmiye ağaçları varlığını sürdürmüştür.
Akşam saatlerinde sahilde yapılan yürüyüşler, gün batımında denizin üzerine düşen turuncu ve mor tonlarıyla bir tablonun içinde yürüyormuş hissi verir. İskenderun, hem geçmişin ışığını hem de geleceğe dair umutları bir arada yaşatmaktadır.
İskenderun, tarihiyle, kültürüyle, tabiatıyla ve bugün de yaşayan ruhuyla sadece Hatay'ın değil, Anadolu'nun da çok kültürlü, çok katmanlı zenginliğini temsil etmektedir. Büyük İskender'in izinden bugüne kadar gelen bu kadim şehir, Akdeniz'in serin suları ve Amanoslar'ın koruyucu gölgesinde görkemli bir mirası geleceğe taşımaya devam etmektedir.
Kaynakça:
- Hammond, N.G.L. (1980). Alexander the Great: King, Commander and Statesman. Bristol Classical Press.
- Foss, Clive. (1977). The Cities of Pamphylia and Pisidia: Their Coins and Monuments. Clarendon Press.
- Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Maliyeden Müdevver Defterler, nr. 278.
- Halaçoğlu, Yusuf. (1996). XVI. Yüzyılda Türkiye'nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı: Hatay Sancağı. Türk Tarih Kurumu Yayınları.