Derler ki, zeytin ağacı ölümsüzdür. Kökleri toprağa değil, zamana tutunur.
Zeytin, Athena’nın hediyesidir insanlığa, barışın, bilgeliğin ve direncin simgesi. Tanrılar arasında bir yarış düzenlendiğinde, en büyük armağanı kim verirse, bir kente onun adı verilecekti. Poseidon güçlü bir mızrak sapladı yere, tuzlu bir su fışkırdı. Athena ise elini toprağa uzattı, bir zeytin ağacı filizlendi. Halk kararını verdi Zeytin, hayatın devamıydı. Ve kentin adı Atina oldu.
Saman Dağı’nın rüzgarı da eski zamanları bilir.
Çünkü burada, Antik çağlardan bu yana, ağaçlar sadece meyve değil, hikaye de taşır. Her zeytin ağacı, dededen toruna anlatılan sessiz bir efsanedir. Dallarında bir annenin duası, gövdesinde bir çocuğun gülüşü, yapraklarında bir aşığın bekleyişi saklıdır. Çünkü o ağaç
bir yoksulun sabah duasıdır,
bir nineni̇n yağlı elleridir,
bir çobanın gölgesidir.
Ama şimdi…
Bu kadim toprakların yüreğinde bir sessizlik var.
Testere sesleri, kuşların şarkısını bastırıyor.
Doğanın sessiz tanıkları, insanoğlunun doymak bilmeyen arzularına yenik düşüyor.
Bir zeytin ağacı kesildiğinde, yalnızca bir ağaç ölmez.
Bir zaman kaybolur.
Bir hafıza silinir.
Bir gölge yok olur.
Ve biz, bir kez daha unuturuz
Doğayla savaşırken aslında kendimizle savaştığımızı.
Toprak bize verilmedi, emanet edildi.
Unutuyoruz.
Belki de bazı yaralar gerçekten sessizlikte şifa bulur ama bu sessizlik, bir yıkımın ardından gelen türdense, şifa değil, yas olur, içimize çöker.