İskenderun…
Bir tarafı deniz, bir tarafı dağ, ortası yaşam dolu. Her adımı ayrı bir güzelliğe açılan bu şehir sadece coğrafi konumuyla değil, sahip olduğu doğallıkla da Türkiye’nin en özel yerlerinden biri.

Sahile inin, gözünüz mavinin binbir tonuna dalar. Dağlara çıkın, serinlik ve yeşilin huzuru içinize işler. Ve işte bu doğa harikası şehir, bir başka konuda da oldukça cömert: manzaralı mekânlar… Hem de öyle az buz değil. Deniz kenarında ya da yüksek tepelerde, pek çok tesis var. Geniş alanlara kurulmuş, güzel dekore edilmiş, manzarasıyla iç açan yerler bunlar. Kamuya ait mekanlar özellikle harika. Belediye bu manada çok güzel iş çıkarıyor. Üstelik fiyatlar da oldukça uygun. Bir bardak çayla bile saatlerce oturabileceğiniz mekânlar. Yani teoride tam bir nimet.

Ama işte sorun da burada başlıyor.
Bu kadar güzel manzaraya bu kadar zayıf hizmet neden?

Birincisi, ürün çeşitliliği yok denecek kadar az. Genelde çay, kahve, tost… Belki yanına bir bisküvi, bazen de bir sandviç. O kadar. Oysa insanlar farklı tatlar denemek, biraz daha zengin bir menüyle vakit geçirmek ister. Hele ki manzara bu kadar etkileyiciyken.

İkincisi, belki de daha önemlisi, personel ilgisi ve hizmet kalitesi çok düşük. Siparişin ne zaman geleceği belli değil, gelenin nasıl geleceği ise tamamen sürpriz. Güler yüz çoğu zaman yok, temizlik deseniz şansa kalmış. Hani “parasına göre hizmet” anlayışı dense, bu fiyatlarla tabi ki daha iyisi mümkün.

Ama mesele sadece para değil. Mesele bir anlayış.

Güzel bir mekân sadece manzarayla güzel olmaz. O manzaranın hakkını veren bir hizmet gerekir. "Zaten ucuz" denilerek tebessüm, ilgi ve özenli sunum özellikle mi verilmiyor? Güler yüz, özenli sunum, biraz daha çeşitli ürünler… Bunların hepsi çok yüksek bütçeler istemiyor. İyi bir yönetim, doğru bir organizasyonla hem uygun fiyat korunabilir hem de kalite artırılabilir. Kamu tesisleri bunu başarabilir.

Çünkü mesele lüks değil, özen.
Çünkü mesele pahalı değil, insanca bir hizmet.

İskenderun gibi güzelliğiyle övündüğümüz bir şehirde kamu eliyle sunulan bu güzel mekânlar, kalitenin de örneği olmalı. “Ucuz ama kötü” yerine, “uygun ama kaliteli” hizmet mümkün. Hem de her yerde.

Unutmayalım:
Güzel manzaraya güzel hizmet yakışır.
Ve bu halk, bu şehir, bunu hak ediyor.